8 Eylül 2013 Pazar

Bal

Bomboş bir sayfaya bakıyordu. Onu bekleyen uzun bir yolculuk vardı kalemiyle. En sevdiği şarkıyı açtı. Ve beklemeye başladı. Uzun sürmedi kalemin işlevini yapmaya başlaması. Kelimeler yavaş yavaş dökülüyordu kağıda.

'Galiba oluyor.'

Olmuyordu. Yazdıkları anlamsızdı. Onu tanımayan bir kişi yazdıklarını okusaydı saçma gelirdi. İnat etti. Etrafına bakındı. Hikayeler aradı ona çıkış noktası olabilecek. Aydınlık bir salondaydı. Hani filmlerdeki gibi ya da çok satan romanlarda ;

'Loş bir oda, sonu gelmiş şarap, paçavra kıyafetler..'

Yoktu. Yazarların sahip olduğu o klişeler onda yoktu. Karnı gurulduyordu. Açlıktan değil. Bilakis çok yemiş, yemeğinin üzerine sigarasını içmişti. Karnı sıkıntıdan gurulduyordu. Sanki ona,

'Ne yapıyorsun be adam!'

Dercesine. Küçük şeylerden büyük anlamalar çıkarmaya çalışarak kendi küçüklüğünü, basitliğini gizlemeye çalışıyordu.

Avrupa'da geçirdiği zamanlar geldi aklına kendini sorgularken. Özlüyordu o zamanları. Yeni insanlarla tanışmış, hayatına yeni heyecanlar katmıştı orada.

Telefonu çaldı.

Kalktı.

Yazısı yarım kal...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder